22 Kasım 2011 Salı

İnatçı/ Hırçın Çocukla Başaçıkma
(Alışveriş merkezine gitmek kabusa dönüşmesin!)
*Çocuğum bebekliğinden beri gazlı bir çocuk, çok ağlıyor…
* Uyku saatleri hep düzensiz …
*Yeni giysiler giymekten hoşlanmıyor; bıraksanız üst üste 1 ay boyunca aynı giysileri giyer
*Çok hareketli, onu zaptetmekte zorlanıyorum…
* Sevdiği yemekler belli başlı, onlardan başkasını yemez; aynı yemeğin içine başka bir sos koysanız hemen farkeder  ve yemez…
*Ne isterse ‘hemen şimdi’ olsun istiyor;  asla  bekleyemiyor. Özellikle alışveriş merkezlerine gitmek bir işkence; bir şey isteyince tutturuyor, ağlıyor, ortalığı birbirine katıyor, herkes bize bakıyor…
* Benim çocuğum çok inatçı ve hırçın…
*Eğer siz de bu şikayetler gibi şikayetlere sahipseniz, muhtemelen  ‘zor’ bir çocuğa sahipsiniz. Dr. Turecki’nin tanımladığı bu zor çocuklar, tanı konacak düzeyde olmayabilir  ancak ailenin özellikle de annenin hayatını alt üst edebilecek düzeydedir.
* Böyle anneler;  yorgun, tükenmiş, sosyal hayattan kendini olabildiğince geri çekmiş anneler olabiliyor.
Peki ne yapmalı?
Anne baba tutumlarının çocuğun gelişimini ve davranışlarını etkilediği bir gerçek ama bazen doğuştan gelen sebeplerle bazı çocuklar biraz daha ‘zor’ olabiliyor. O’na da kardeşine davrandığınız gibi davranıyor olabilirsiniz ancak o kardeşinden çok daha farklı tepki veridyordur. Tam da bu yüzden aslında çocuğunuzun verdiği tepkilerde  yalnızca tutumların etkili olmadığını söyleyebiliriz.
Eğer bu çocuğumun yapısı sebebiyle ise, o zaman yapacak bir şey yok mu?
·         Tam aksine yapılacak çok şey var!!
Peki Nereden Başlamalı?
ü Önce çocuğunuzu tanıyın.
-Kimi çocuklar yeni tatlara alışmakta zorlanırken, kimisi yeni mekanlara, kimisi de isteklerinin ertelenmesine dayanamaz, kimisi de öylesine hareketlidir ki yerinde durmakta zorlanır.
- Çocuğunuzun nelere karşı daha duyarlı olduğunu saptayın.

ü Çocuğunuzu yeni durumlara karşı hazırlayın!.
-Bu çocuklar yeniliklere ve değişimlere karşı çok hassas olduğundan neler olacağını önceden bilmek bu çocukları zihinsel ve duygusal yönden hazırlayıcı olacaktır.
Örn: Yarın seninle kahvaltımızı yaptıktan sonra her zaman yaptığımız gibi parka gitmek yerine, alışveriş merkezine gideceğiz. Orada önce ayakkabı dükkanını gezeceğiz ardından da oyuncakçıyı gezeceğiz, ancak oyuncak almayacağız…

ü Kriz durumları için yapılacakları önceden belirleyin.
-          Kriz anlarında yapılacak en uygun şey öncelikle çocuğun kendisine veya etrafına zarar vermesini engellemek (Yalnızca durdurmak! Asla fiziksel şiddet uygulamıyoruz). Ardından da çocuğu oradan uzaklaştırmak.
-          Böyle bir kriz anında çocuğunuzun da neler olacağını önceden bilmesi önemli.
Örn: (Alışveriş merkezi örneğine devam edelim). Oyuncakçıda oyuncak almayacağız, ama tabii ki gezebilirsin ama oyuncak alacağız diye tutturursan, seni sakinleşmen için hızlıca ‘x’ yerine götüreceğiz (Bu ‘x’ yeri insanlardan daha uzak olan çocukların sakinleşebilmeleri için sakin bir ortam demek, alışveriş merkezlerindeki bebek bakım odaları ya da otopartaki arabanızın içi olabilir). ‘X’ yerinde sakinleşmen için biraz bekleyeceğiz, ama eğer sakinleşmezsen eve dönmek zorunda kalacağız…
-          Burada en önemli şey, sizin de böyle bir kriz anında, soğukkanlı olun aynen söylediğiniz gibi davranmanız. Eğer söyledikleriniz ve yaptıklarınız tutarsız olursa hiçbir ilerleme kaydetmeniz mümkün olmayacaktır!

Önemli not:  Yukarıda maddelediğim bilgiler, ailelerin günlük hayatta yaşabilecekleri sorunlar için pratik bilgiler içeriyor. Tabii ki bu uralları uygulamak tek başına yeterli olmayabilir,(kararlı ve tutarlı olmak altın kuraldır!) ancak bu bilgiler iyi bir başlangıç niteliğindedir. Zor bir çocuğa sahip olmak farklı bir durumdur ve  2-3 öneri  ile değişemeyecek kadar karmaşıktır. Ayrıca tüm aile bir sistemdir ve zor bir çocuk domino taşları gibi tüm aileyi etkiler, artık herkesin sinirleri yıpranmıştır!
*Stanley Turecki ve Leslie Tonner’in yazdığı ‘ Anne Baba ve Eğitimciler İçin Zor  Çocuk’ adlı kitap bu konuda iyi bir kaynak, kesinlikle öneririm. Tabii ki kitabı okumanın da yetersiz kaldığı durumlar olacaktır, böyle durumlar için ‘çocuk ve aile’ konusunda uzmanlaşmış psikologlara, pedagoglara veya psikiyatrlara gitmenizi öneririm.
*Yukarıdaki yazıda  Dr. Stanley Turecki ve Leslie Tonner’in  ‘ Anne, Baba ve Eğitimciler için Zor Çocuk’ adlı kitabındaki bilgiler de kullanılmıştır.

18 Kasım 2011 Cuma

3-5 yaş arası çocuğumla oyun yolu ile iletişim kurma:
Günümüzde çocuklar, 3 yaşından itibaren okul öncesi eğitim almaya başlıyor. Anneler çocuklarını okula vermeden önce derin bir araştırma yapıyor, en iyisi için çaba harcıyor.
*‘Aileden ilk kez ayrılıp yeni bir kuruma başlayan çocuklarda 4-6 haftalık bir sürecin adaptasyon için ideal olduğu kanısı var, ancak  çocuğun yapısına, ailenin yapısına ve kurumun yaklaşımına bağlı olarak bu sürede ufak farklılıklar görülebilir’
Annelerin aklına bir soru takılıyor; Acaba çocuğum okulda ne yapıyor?
Çocuğunuza ‘bugün okulda ne yaptın’ sorusunu sorduğunuzda çoğunlukla tatmin edici bir cevap bulamazsınız çünkü çocukların öyküyü anlatma kapasiteleri sınırlıdır.
*Peki nasıl anlayacağım, nasıl iletişim kuracağım?
*Cevabı çok basit; oyun oynayarak!
Oyunun birden çok işlevi vardır, biri çocuklara ‘öğretmek’ iken diğeri  oyun yolu ile çocuğun ‘duygu dünyasını anlamak ve onunla iletişim kurmak’tır.
Burada bahsedeceğim oyun türü, çocuğunuzun duygu dünyasını anlamak, onunla iletişime geçmek için kullanılan yönlendirilmemiş oyun türüdür.
 (Yönledirilmemiş oyun, deneyimli oyun terapistleri tarafından uygulanılan oldukça etkin bir yöntemdir, ben de özellikle okul öncesi çağındaki çocuklarla çalışırken bu yöntemi uygulamaktayım. Burada bütün bu ‘yönlendirilmemiş oyun sürecini’ anlatmam mümkün olamayacağı gibi bu işi layığı ile yapan kişilere de saygısızlık olur. Amacım; bazı yöntemleri siz okuyucuyalara sunarak  ev içerisinde çocuk ve ailenin iletişimini güçlendirmek)
Çocuğunuz belki okulda ne yaptın sorusuna direk olarak cevap veremeyecektir ancak onunla oyun oynadığınızda (bebekleri konuşturabilirsiniz, kuklaları konuşturabilirsiniz, evde kukla yoksa parmağınızın ucuna göz –ağız- burun çizerek onları bile konuşturabilirsiniz), olan bitenle alakalı bilgi almanız mümkün olacaktır.
Oyun oynarken tabii ki, çocuk okuldan  gelir gelmez elinize bir kukla alıp, bu Ayşe kukla ya da bu Ali kukla ne yapmış diye sorarsanız, yine cevap alamayacaksınız. Benim önerdiğim belli bir süre içerisinde çocukla oyun oynamak ve bu oyunu ‘eğitmenlik rolü üstlemeden’  serbest bir biçimde yapmak!
Aşağıda yönlendirilmemiş oyunla ilgili bazı teknikleri bulacaksınız:
Çocuğunuzla oyun oynarken yapın:
1. Çocuğunuzun davranışını  tanımlayın:
Sebepleri:
ü  Çocuğun oyunu yönetmesine izin verir.
ü  Çocuğa onunla ilgilendiğinizi gösterir.
ü  Konuşma (sohbet anlamında) için model oluşturur.
ü  Çocuğun oyuna dikatini vermesini sağlar.
ü  Çocuğun oyunla ilgili düşüncelerini organize eder.
Örnek:
*Bu kırmızı bir küp
*Bir kule yapıyorsun
*Gülen surat çizdin
*Bu kovboy mutlu görünüyor
2. Uygun oyun şeklini taklit edin:                                                           
Sebep:
ü  Çocuğun seçtiği oyun şeklini onayladığınızı  gösterir.
ü  Çocuğa sizin de oyuna katıldığınızı gösterir.
ü  Çocuğun da sizin yaptıklarınızı taklit etme motivasyonunu artırır.
Örnek:
Çocuk: Bebeği yatağa koyuyorum
Ebeveyn: Ben de kardeş bebeği yatağa koyuyorum
Çocuk: Ben gökyüzüne bir tane güneş çiziyorum
Anne: Ben de kendi resmime güneş çiziyorum

3. Uygun konuşmaları yansıtın:
Sebep:
ü  Konuşmayı kontrol etmediğinizi gösterir.
ü  Çocuğa gerçekten dinlediğinizi gösterir.
ü  Çocuğun kabul edildiğini ve anlaşıldığını hissettirir.
ü  Sözel iletişimi güçlendirir.
Örnek: 
Çocuk: Yıldız çizdim
Ebeveyn: Evet bir yıldız çizdin.
Çocuk: Bu kaleyle oynamayı seviyorum.
Ebeveyn: Bu oynaması çok eğlenceli olan bir kale.

Çocuğunuzla oyun oynarken yapmayın:
4. Komut vermeyin
Sebep:
ü  Böylelikle çocuğu yönetmemiş olursunuz                             
ü  Hoşnutsuzluk ortamı oluşturabilir
ü  Çocuğun kurallara uyduğu yöntem daha sonra öğretilecektir
Fark etmeden verilen komutlar: 
İndirek:
Bana kağıdı uzatır mısın?
Bana alfabeyi sayar mısın?
Direk:
Şuraya bak
Ayakkabını bağla  
* Not: Bunları yapmayın.

5. Soru sormayın:                     
Sebep:
ü  Sorular konuşmayı takip ettirmektense yönlendirir!
ü  Çoğu birer komuttur ve bazıları da cevap gerektirir.
ü  Sanki çocukla aynı fikirde değilmişsiniz  ve onu
dinlemiyormuşsunuz gibi hissettirir.
Örnek:
Bu mavi olan, değil mi?
Bunun rengi ne?
Eğleniyor musun?
Çöp kovasıyla oynamak ister misin?
* Soru sormak yönlendirici olacağıdan, sormayın!
Tüm bu kurallara dikkat edip bir süre çocukla oynayınca, çocuğunuzun hangi duyguları hissettiğini anlayacaksınız, çünkü çocuğunuz duygularını otomatik olarak oyununa yansıtacaktır.
Eğer hala birtakım kaygılarınız varsa (en azından çocuğa yarım saatlik bir serbest oyun süreci tanıdıktan sonra) 2 tane uygun obje seçerek ( 2kukla, 2 oyuncak veya kendi parmağınıza + çocuğunuzun parmağına çizdiğiniz surat), o objeleri konuşturup, neler olduğunu sorabilirsiniz, böylelikle çocuğunuzdan cevap alma ihtimaliniz yükselecektir.
Unutmayın ki çocuğun yansıttığı duygular illa ki okulla alakalı olmak zorunda değil, evde yaşadıklarının ve sokakta arkadaşlarıyla yaşadıklarının bir yansıması da olabilir.
**Bu yazı, Dr. Thomas Gordon’un Aile İletişim Dili ve Charles E. Schaefer& James M. Briesmeister’in Handbook Of Parent  Training kitaplarındaki bilgilerden derlenmiştir.